Eskiden
"Argo" olarak bilinen takımyıldız, günümüzde
"Carina", "Puppis" ve "Vela" adında üç
takımyıldıza dönüşmüştür. "Serpens" takımyıldızı
da bazı yerlerde "Serpens Caput" ve "Serpens Cauda"
olarak ikiye ayrılmış bir halde karşınıza çıkabilir.
"Corona Australis" kimi yerde "Corona Austrina"
olarak geçer. "Camelopardus"un "Camelopardalis"
olarak yazıldığına da rastlayabilirsiniz.
Takımyıldızların
Türkçe adlarını Prof. Dr. A. Kızılırmak'ın 1969 yılında TDK tarafından
yayınlanan "Gökbilim Terimleri Sözlüğü" adlı kitabından
aldım. Genellikle Latince terimlerin Türkçe karşılığının seçildiğini
görüyorsunuz. Ancak, bu seçimde bazı ilginç uygulamalar da vardır:
Örneğin, "Cassiopeia" için neden "Koltuk" adının
uygun görüldüğü belli değildir. Keza, "Cepheus" için
"Sefe" denilmesinin sebebi de bu kelimenin Fransızca okunuşunun
esas alınmasıdır. Diğer yandan, sözlükte "Grus" takımyıldızının
Türkçe karşılığı yoktur.
Tarihsel
Gelişim
Çok
eski devirlerde, insanın gökyüzü ile ilgili kavramları farklı olduğu
için, bugünkü anlamda takımyıldızların varlığı tartışmalıdır.
Ancak, Sümer ve Babil gözlemevlerinden Ptolemaios'a kadar geçen süre
içinde, Batı dünyasında bugünkü takımyıldız kavramının geliştiğini söyleyebiliriz.
Özellikle Hind'de ve Çin'de olduğu gibi, Doğu'da da takımyıldız
kavramı vardır, ama farklı biçimde gelişmiştir. Doğu kültürü
derken, daima İran'ın ötesinin kasdedildiğini hatırlatırım. Batı
kültürünün kökleri Mezopotamya, Eski Mısır, Grek ve Roma'dan
kaynaklandığı için, bilim tarihi açısından Ortadoğu Batı'ya
aittir.
Ptolemaios'un kendi gözlemleri olup olmadığı da tartışmalı
bir konudur. Meşhur kataloğu "Almagest"i hazırlarken,
kendinden önceki astronomların kataloglarını kopyaladığı
zannedilmektedir. M.S.
yaklaşık 100-178 arasında yaşadığı bilinen Ptolemaios, elli yaşındayken
Eski Mısır medeniyetinin kültür merkezlerinden İskenderiye'deki kütüphaneyi
kullanarak, 1022 yıldızdan oluşan 48 takımyıldızı bir katalog
halinde listeledi. Daha sonra Araplarca "Almagest" olarak
adlandırılan bu katalog, büyük ölçüde kendisinden üç asır önce
yaşamış olan Grek astronom Hipparkos'un verilerine dayanıyordu.
(Ptolemaios'un Almagest'ini elektronik dosya olarak CDS arşivinin #5061
numaralı kataloğunda bulabilirsiniz.) Bu
48 takımyıldızın alfabetik sırayla adları şunlardır:
Andromeda,
Aquarius, Aquila, Ara, Argo Navis, Aries, Auriga, Boötes, Cancer, Canis
Major, Canis Minor, Capricornus, Cassiopeia, Centaurus, Cepheus, Cetus,
Corona Australis, Corona Borealis, Corvus, Crater, Cygnus, Delphinus,
Draco, Equuleus, Eridanus, Gemini, Hercules, Hydra, Leo, Lepus, Libra,
Lupus, Lyra, Ophiuchus, Orion, Pegasus, Perseus, Pisces, Piscis
Austrinus, Sagitta, Sagittarius, Scorpius, Serpens, Taurus, Triangulum,
Ursa Major, Ursa Minor, Virgo.
Ptolemaios'un
"Argo Navis" adını verdiği takımyıldız, daha sonra 18. yüzyılda
üçe ayrılmıştır: Carina, Puppis, Vela.
Böylece,
uzun bir süre sadece 48 takımyıldız ile yetinildi. 1551 yılında
Mercator, "Leo" takımyıldızının
geniş bir alanı kapladığını düşünerek, bunun bazı yıldızlarından "Coma Berenices" adını verdiği ayrı bir takımyıldız
yarattı. Ayrıca, "Aquila"nın bir kısmından da
"Antinous" adında yeni bir takımyıldız türetti. Nitekim,
Tycho Brahe'nin 1602'de yayınladığı meşhur atlasında bu yeni takımyıldızlara
yer verilmiştir. Ancak, daha sonra "Antinous" takımyıldızı
yine "Aquila" sınırlarına dahil edilerek unutuldu. Coğrafi
keşiflerin başladığı yıllarda, denizci astronomların sayısı da
artıyordu. Navigasyonda önemli bir yeri olan yıldız tanıma bilgisi
genişledikçe yeni takımyıldızlar ortaya çıkmaya başladı.
Hollandalı denizci Keyser ve Houtman, Güney'e yaptıkları yolculuklar
sırasında sürekli gözlemlerde bulundular. Keyser 135, Houtman da 168
yeni yıldızı katalogladı. Güney yarımkürede,
Keyser'in ürünü olan ve sonra Houtman tarafından geliştirilen 12
yeni takımyıldız da böylece 1596-1603 arasında ortaya çıktı:
Apus,
Chamaeleon, Dorado, Grus, Hydrus, Indus, Musca, Pavo, Phoenix,
Triangulum Australe, Tucana, Volans.
Bu
arada Plancius, "Canis Major"daki dokuz yıldıza "Columba"
adını vererek yeni bir takımyıldız oluşturdu. Plancius daha sonra
"Monoceros", "Camelopardus" ve "Crux"
takımyıldızlarını yarattı. Ancak, bunların dışında öne sürdüğü
takımyıldızlar daha sonra unutuldu. Ardından, 17. yüzyılın
sonunda Polonyalı astronom Hevelius, Kuzey yarımkürede 11 yeni
takımyıldız daha icad etti. Bunlardan sadece yedisi günümüze kadar
varlığını koruyabilmiştir:
Canes
Venatici, Lacerta, Leo Minor, Lynx, Scutum, Sextans, Vulpecula.
Böylece,
Kuzey yarımküredeki takımyıldızlar tamamlanmış oldu. Ancak, Güney'de
daha boş alanlar bulunmaktaydı. Bunları da 18. yüzyılın ortasında
Fransız astronom Lacaille doldurdu. Güney Afrika'ya yerleştikten
sonra, Cape Town'da Masa Dağı'nın tepesinde küçük bir gözlemevi
kuran Lacaille, görünümünden çok etkilendiği bu dağın hatırasına,
yeni yarattığı takımyıldızlardan birine "Mensa" (Masa)
adını verdi. Bu gözlemevinde Lacaille'in bir sene içinde binlerce
yeni yıldız katalogladığı söylenir. 1754 yılında Fransa'ya döndüğünde,
krala Güney yarımkürenin yeni bir gök atlasını sunan Lacaille,
1763'de yayınladığı kataloğunda da belirttiği gibi, 14 yeni takımyıldızı
da listeye eklemiş oldu:
Antlia,
Caelum, Circinus, Fornax, Horologium, Mensa, Microscopium, Norma,
Octans, Pictor, Pyxis, Reticulum, Sculptor, Telescopium.
Bu
yeni takımyıldızlardan başka, Lacaille eski "Argo Navis"
takımyıldızının çok geniş bir alanı kapladığını düşünerek,
bunu bölmek suretiyle "Carina", "Puppis"
ve "Vela" takımyıldızlarını üretti. Lacaille
sadece bununla yetinmeyip, 1678 yılında İngiliz kralı onuruna
astronom Halley'in icad ettiği "Robur Carolinum" takımyıldızını
da geçersiz kıldı.
Yeni
takımyıldız yaratma sevdası Lacaille'den sonra da devam etmiştir.
Özellikle 19. yüzyılın başında bir sürü yeni takımyıldızlar
olduğunu görüyoruz. Örneğin, Alman astronom Bode'nin meşhur gökatlası
"Uranographia"da yüzden fazla farklı takımyıldız vardır.
Diğer önemli bir nokta da, bu ana gelinceye kadar takımyıldızların
sınırlarına kimsenin aldırış etmemiş olmasıydı. Yıldızlar
sadece birer çizgi ile birleştirilerek takımyıldız belirleniyordu.
İlk kez Bode'nin atlasıyla birlikte takımyıldız sınırları çizilmeye
başlandı. Fakat, bu sınırlar genellikle rastgele oluyordu ve her
atlasta farklı biçimdeydiler.
Sonunda,
1922 yılında ilk genel toplantısını yapan Uluslararası Astronomi
Birliği (IAU) bugün kullandığımız 88 takımyıldızın adlarını da
kesinleştirmiş oldu. IAU tarafından görevlendirilen Belçikalı
astronom Eugene J. Delporte, bu 88 takımyıldızın sınırlarını
belirledi ve sonuçlar 1930 yılında basılan "Délimitation
Scientifique des Constellations" (Takımyıldızların Sınırlarının
Bilimsel Belirlenmesi) adlı kitapta yayınlandı. Böylece, rastgele
takımyıldız yaratmanın önüne geçildiği gibi, aynı zamanda da yıldızları
çizgilerle birleştirerek tanımlamak yerine, takımyıldız sınırlarını
kullanma kuralı oluşturuldu. Ekvatoral koordinatları verilerek çizilen
bu sınırları o tarihten beri kullanmaktayız. Temel olarak, 1877'de
Gould tarafından belirlenmiş olan takımyıldız sınırlarını esas
alan Delporte, IAU adına yaptığı çalışmasında listeyi 1875
epokuna göre hazırladığından, daha sonra bunlar J2000.0 epokuna
transfer edilmiştir. İlgilenenler, CDS arşivinden #6042 (Roman 1987)
ve #6049 (Davenhall 1989) numaralı kataloglardan faydalanabilirler.
Sonuç
olarak; Ptolemaios 47, Mercator 1, Keyser ve Houtman
12, Plancius 4, Hevelius 7, Lacaille 17 takımyıldız
yaratmak suretiyle, bugünkü 88'lik listeyi oluşturmuş bulunuyorlar.
Görüldüğü
gibi, gerek takımyıldızları oluşturan yıldızların seçimi
gerekse takımyıldız sınırları çok yakın bir tarihe aittir.
Ptolemaios'un Almagest'inde gösterilen takımyıldızların şekli ile
bunların günümüzde kabul edilmiş şekilleri de farklıdır.
Hernekadar Delporte'nin belirlediği sınırlardan sonra takımyıldız
şekilleri bilimsel açıdan değerini yitirmiş ise de, popüler
astronomi kaynaklarında yıldızları çizgilerle birleştirerek oluşturulan
şekilleri görebilirsiniz. H. A. Rey ve eşi tarafından 1952 yılında
yayınlanan yeni takımyıldız şekilleri genellikle beğeni kazandığından,
çoğu amatör kaynaklarda bunlar kullanılmaktadır. Takımyıldız şekillerinin
eskiye dayandığını iddia eden kaynaklar da genellikle Albrecht Dürer'in
1515'te yaptığı iki ağaç baskısını örnek almaktadırlar. Zira,
bu konuda gerçekten çok eskiden kalmış bir belge yoktur ve ancak 16.
yüzyıldan bu yana olan elyazmaları ve baskılardan yararlanılmaktadır.
Takımyıldızların
Görülebilme Özellikleri
İstanbul'dan
gökyüzüne baktığımızda, 41° Kuzey enleminde olmamız sebebiyle,
deklinasyonu 49°S ve altında olan gökcisimleri sürekli olarak ufuk
çizgisinin altında kalacaklarından, 15 takımyıldızı gözlemleme
olanağımız hiç yoktur. İstanbul'dan göremeyeceğimiz takımyıldızlar
şunlardır:
Apus,
Carina, Chamaeleon, Circinus, Crux, Dorado, Hydrus, Mensa, Musca,
Octans, Pavo, Reticulum, Triangulum Australe, Tucana, Volans.
Diğer
yandan, kısmen ufuk çizgisinin üstünde kalan 14 takımyıldızın
bir bölümünü görebiliriz, ama bunun için de deniz gibi düz bir
ufuk çizgisi olan yöne doğru bakmamız gerekmektedir. İstanbul'dan
sadece bir kısmını gözlemleyebileceğimiz takımyıldızlar şunlardır:
Ara,
Caelum, Centaurus, Eridanus, Grus, Horologium, Indus, Lupus, Norma,
Phoenix, Pictor, Puppis, Telescopium, Vela.
Geriye
kalan 59 takımyıldızı İstanbul'dan gözlemleyebilme şansımız
vardır. Ancak, bunları da yılın her günü görebilmemiz mümkün
olmaz. Zira, yıldızları görebilmek için Güneş'in ufkun altına ve
havanın kararmış olması gerekmektedir. Atmosferin yansıtmasını da
dikkate alırsak, gözlem yapabilmek için en uygun zamanın Güneş
battıktan bir müddet sonra başlayan ve Güneş'in doğuşuna az kala
biten süre içinde olabileceğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla, örneğin
Taurus veya Türkçe adıyla Boğa takımyıldızının (Boğa burcu değil!)
ufkun üstünde ve Güneş'in de ufkun altında olduğu günlerde havanın
da yeterince kararmış olması gerektiğini hesaba katarsak, Eylül-Ocak
arasında beş ay boyunca bu takımyıldızı rahatlıkla gözlemleyebileceğimizi
anlarız.
Hiçbir
zaman batmayan (circumpolar) yıldızlardan oluşan takımyıldızları
ise her gece görebilme şansımız vardır. Deklinasyonu 49°N ve üstünde
olan yıldızlar İstanbul'dan her gece görülebilirler. Dolayısıyla,
Camelopardus, Cassiopeia, Cepheus, Draco, Ursa Minor gibi takımyıldızları
yılın herhangi bir gecesinde gözlemleyebiliriz. Yeter ki hava bulutlu
olmasın!
Takımyıldızların
Kapladıkları Alanlar
Takımyıldızların
bazıları gökyüzünde geniş bir alanı kaplar, bazıları ise çok
dar bir alana sıkışmıştır. Sırasıyla Hydra, Virgo, Ursa
Major, Cetus, Hercules, Eridanus, Pegasus, Draco, Centaurus takımyıldızları
en geniş alana sahiptirler ve toplam olarak gökyüzünün dörtte
birini kaplarlar. 88 takımyıldızın % 10'u kadar olmalarına rağmen,
bu dokuz takımyıldızın kapladığı alan göğün %26'sıdır.
Diğer
yandan, sırasıyla Crux, Equuleus, Sagitta, Circinus, Scutum,
Triangulum Australe, Reticulum, Caelum, Corona Australis, Chamaeleon,
Triangulum, Musca takımyıldızları o kadar küçüktür ki, bu
oniki takımyıldızı rahatlıkla Hydra takımyıldızının içine sığdırabilirsiniz.
Çünkü, toplam takımyıldızların %14'ü kadar olmalarına rağmen göğün
sadece % 3.2'sini kaplarlar, yani Hydra'nın tekbaşına kapladığı
alanı.
Phoenix
veya Canes Venatici gibi göğün 1/88'ini kaplayan takımyıldızlar
da vardır. Ancak, bu denli farklılığa neyin sebep olduğunu sorarsanız,
cevabı yoktur. Zira, takımyıldızlar rastgele oluşturulmuştur ve
kapladıkları alanların niçin büyük veya küçük olduğuna sebep
aranmaz.
Parlak
yıldızlarının çokluğu açısından baktığımızda, sırasıyla
Centaurus, Cygnus, Hercules, Hydra, Puppis, Carina, Taurus, Vela, Draco,
Ursa Major, Orion takımyıldızları en çok göze çarpanlardır.
Bunların herbirinde 6.5 kadirden parlak en az 200 yıldız
bulabilirsiniz. Ancak, örneğin parlaklık bakımından Carina ile aynı
olan Hydra, kapladığı alan açısından Carina'dan 2.6 kere daha büyüktür.
En
sönük olanlar ise sırasıyla Equuleus, Caelum, Mensa, Reticulum,
Triangulum, Sagitta, Corvus, Dorado, Scutum, Horologium takımyıldızlarıdır.
Bunların herbirinde 6.5 kadirden parlak en çok 30 yıldız vardır.
Parlak takımyıldızlarla karşılaştırırsak, örneğin
Horologium'un iki katı alan kaplayan Carina aslında parlaklık bakımından
Horologium'dan 7.5 kat daha canlı görünümdedir.
Kapladığı
alana oranla en çok parlak yıldız bulunduran takımyıldız Crux olmaktadır.
Alanına oranla en sönük olan ise Sculptor takımyıldızıdır.
Her ikisinde de 6.5 kadirden parlak yıldız sayısı 50 civarında
olmasına rağmen, Sculptor takımyıldızının alanına 7 tane Crux sığabilir. |