GÜNEŞ
TUTULMASI VE DEPREM
Haluk
Akçam
01.10.2004 |
|
1999
yılındaki büyük depremden sonra, doğal olarak herkesin
konuya ilgisi arttı ve en ufak bir sarsıntıda dahi uzmanlara
"şimdi bu artçı mı oluyor, yoksa tetikleyici mi?"
benzeri sorular yöneltir olduk. Bu arada, sismoloji alanında
uzmanlaşmamış vatandaşlarımızın görüşlerine daha fazla
rağbet eden medya yüzünden, ruhsal dengeler de gittikçe daha
bozulur oldu.
Konunun
gerçekten uzmanı olanlar, İstanbul için yıkıcı etkisi kaçınılmaz
bir deprem olasılığının yüksek olduğunu ve bunun da yakın
gelecekte beklendiğini duyurmanın ötesinde, haklı olarak
kesin konuşmaktan kaçınıyorlar. Zira, bilimsel açıdan bir
depremin nerede ve ne zaman olacağını kesin olarak önceden
bilebilme imkanına sahip değiliz. Ancak, Kuzey Anadolu Fay
Hattı'nın batı ucunda, Marmara bölgesinde yapılan
incelemeler, Marmara Denizi'nin kuzey sınırındaki bölümde,
sekiz-on yıl içinde büyük çapta bir kırılma olasılığının
bulunduğunu göstermekte. Ancak, bu olasılık yarın da gerçekleşebilir,
sekiz sene sonra da. Bunun ötesinde ortaya atılan bütün
iddialar ise sadece birer varsayımdan ibaret.
Varsayımlar
ise, konunun uzmanı olan kişilerce öne sürüldüğünde değer
taşırlar. Bu bakımdan, değerli uzmanlarımızın halka
hitaben yaptıkları açıklamalarda, daima dikkatli olmak gibi
bir görev bilinci taşımaları gerekiyor. Gerçekten de
uzmanlarımız bu konuda gayet duyarlı davranıyorlar. Ancak,
arada bir zırvalayanlar da olmuyor değil. Örneğin, bu
alandaki düşüncelerini sürekli medya kanalıyla duyurmayı
seven bir uzmanımız, beklenen büyük depremin 2006 yılında
olacağını öne sürmüş. Gerekçe olarak da, 1999 depremi
ile depremden yaklaşık bir hafta önceki Güneş tutulması
hattının ülkemizden geçmesi arasında bağlantı kurup, 2006
yılında da benzeri bir tutulma olacağına dayanarak yine yıkıcı
bir deprem yaşayacağımızı iddia etmiş.
İlk
duyduğumda, bu saçma sapan iddianın kötü bir şaka olduğunu
düşünmüştüm. Ancak, röportajın band kaydını görünce,
sinirlenmedim desem yalan olur. Bu muhterem acaba iddiasıyla
ilgili bir araştırma yaptı da ona göre mi konuşuyor, diye
soruşturdum. Bildiğim kadarıyla, ortada böyle bir araştırma
yok, ama sadece iddia var. Halk arasında yayılan, "29
Mart 2006 günü vuku bulacak olan Güneş tutulmasının ardından
Nisan ayında yıkıcı bir deprem yaşayacağız!" biçimdeki
asılsız dedikodunun kaynağı, bilimsel hiçbir dayanağı
olmayan, tamamen uydurma bir sözden ibaret. Ne var ki, bu asılsız
haberi duyanlar doğal olarak telaşa kapıldılar ve bu yüzden
yaşamları her gün olumsuz biçimde etkileniyor.
Bu
tür bir iddiayı falcılar ortaya atsalar, onları suçlayamayız.
Çünkü, falcılar zaten sürekli olarak birşeyler uydururlar.
Ama, bilim adamı sıfatıyla ortaya çıkıp bu tür bir
iddiada bulunmak, kanımca bilim ahlakına uymaz.
Yine
de, bu varsayımın ardında belki bir araştırma vardır, diye
düşünerek aynı yönde bir araştırma yapmayı uygun buldum.
Aşağıda özetini okuyacağınız incelememde, konunun herkes
tarafından anlaşılabilir olabilmesine büyük özen gösterdim.
Zira, bilim çevrelerinde zaten bu gibi bir tutulma-deprem ilişkisi
olmadığı kesin olarak bilinir ve ciddi bir bilim adamından
"tutulma hattı yakından geçtiği için deprem oldu"
biçiminde saçmasapan bir açıklama duyamazsınız. Dolayısıyla,
aşağıdaki açıklamalarda bilimsel terimlere ve gereksiz
teknik anlatımlara hiç yer vermedim. Kısacası, bu araştırmam
bilimsel temellere dayanıyor, ancak açıklamanın üslubu halkın
anlayacağı biçimdedir.
Araştırma
malzemesi olarak, Güneş tutulmalarıyla ilgili parametreler "NASA/GSFC
Eclipse Center Data Bank" adına bölüm başkanı Dr. Fred
Espenak tarafından yayınlanmış kaynaklardan alınmıştır.
Sismolojik değerler ise "Kandilli Rasathanesi"nin İnternet
sitesinde yayınlanan arşivin ve diğer katalogların taranması suretiyle çıkarılmıştır.
Bu arada, Kandilli'nin arşivindeki elektronik dosya formatlarına
bilimsel bir standard getirilmesini hâlâ bekliyoruz. İstanbul
için lokal ölçümlerde ise kendi yazdığım programı
kullandım.
|
Güneş
Tutulması Nedir, Deprem Nedir?
|
|
Yerkürenin
Güneş etrafında, Ayın da Yerküre etrafında döndüğünü
biliyoruz. Bu iki yörünge yaklaşık olarak aynı düzlem üzerindedir.
Ayın yörüngesi ise Yerküreninkine nazaran yaklaşık 5° kadar
eğimlidir. Tropal olarak, Ayın bir dolanımı yaklaşık 27.3
gün sürer, Yerküreninki de bir sene, yani 365.2 gün.
Dolayısıyla,
yerden bakıldığında her 29.5 günde bir kez Ay, Güneşin
çok yakınından geçer. Ayın yörüngesinin eğimi olmasaydı,
her geçiş sırasında Ay Güneşi örtecek ve tutulma
dediğimiz
olay meydana gelecekti.
|
Ancak, Ayın Güneşi örtebilmesi için
yörüngesinde Yerkürenin yörünge düzlemine çok yakın bir
noktada olması gerekir. Bu özel durum ise yılda en az iki
kere mümkün olabildiğinden, bir sene içinde en az iki en çok
beş Güneş tutulması ile karşılaşırız.
Yeryüzünden
bakıldığında, Ayın Güneşi örtmesi biçiminde olan tutulma
sırasında eğer Güneşin tamamen örtüldüğü kısa bir süre
var ise, buna "tam tutulma" (total eclipse) diyoruz. Eğer,
bu tam örtülme hali gerçekleşmiyorsa, Güneşin sadece bir kısmı
örtülüyorsa, buna da "parçalı tutulma" (partial
eclipse) diyoruz. Diğer yandan, yörüngelerin elips biçiminden,
yani çembere benzememesinden dolayı, gerek Ay gerekse Güneş,
Yerküreye her an aynı uzaklıkta olmazlar. Bu yüzden, Güneş
veya Ayın görünen kursunun çapı aynı kalmaz. Ayın Yerküreye
en uzakta olduğu bir sırada tam Güneş tutulması durumu
varsa, Ayın görünen çapı Güneşin görünen çapından küçük
olduğundan, tam tutulma anında Güneş kursunun sınırında
halka gibi parlak bir eğri açıkta kalır. Bu durumda da,
"halkalı tutulma" (annular eclipse) denilen ilginç bir görünüm
oluşur.
Ayın
Yerküreye yakın olması yüzünden, Güneş tutulmalarında
Yerküreden baktığımız yere göre örtülen alanın büyüklüğü
de farklı olur. Örneğin, tam tutulma sırasında eğer
tutulma merkezinin Yerküredeki izdüşümüne yeterince yakın
değilseniz, bu olayı sadece parçalı tutulma olarak
izleyebilirsiniz. Keza, tutulma merkezinden çok uzakta iseniz,
bulunduğunuz yerden Güneşi görseniz bile tutulma olmaz. Ayın
hareketi ve Yerkürenin dönmesi yüzünden, tutulma süresince
tutulma merkezinin Yerküre üzerindeki izdüşümü aynı
noktada kalmaz ve bir çizgi halinde yer değiştirir. |
|
|
Yukardaki
animasyonlarda, 1999 ve 2006 yıllarındaki Güneş tutulmalarında
bunu hareketli olarak görüyorsunuz. Yerkürenin aydınlık yüzü,
Güneşin izlenebildiği yerleri gösteriyor. Ortasında siyah bir
nokta olan hareketli gölge ise tutulmanın parçalı olarak
izlenebildiği yerleri gösteriyor. Siyah nokta, tutulma
merkezinin Yerküre üzerindeki izdüşümü.
|
 |
Depremler
ise Yerküre kabuğunun hareketleriyle ilgili olup Güneş veya
Ay tutulmalarından bağımsız olarak meydana gelirler. Yerkürenin
içlerine doğru inebilirseniz, yüzeydeki toprak ve kaya biçimdeki
yapının gittikçe farklılaştığını ve ısının arttığını
görürsünüz. Bu kürenin içinde, soğan zarları gibi üstüste
oluşmuş değişik katmanlar vardır. Basınç ve ısının
arttığı kilometrelerce aşağıdaki tabakalarda sıvılaşma,
manyetizma, rotasyon gibi sebepler yüzünden katmanlarda sürekli
hareketlilik oluşur. |
Yanardağ
patlamalarında kraterden fışkırarak yüzeye akan lav gibi,
Yerkürenin içinde de erimiş maden sıcaklığında hareketli
bir kütle bulunur. Bu kütlenin mantosu olan soğumuş yer kabuğunun
üstünde de biz yaşıyoruz. Ancak, derinlerdeki bu
hareketlilik yüzünden, yer kabuğu çatlamış ve birbirine
bitişik büyük parçalara dönüşmüş. Alttaki hareketli çekirdeği
bitişik plakalar gibi kaplayan yer kabuğu da bu yüzden sabit
değil. Bazı yerlerde bu plakalar birbirini itiyor, bazı
yerlerde ise birbirinden uzaklaşıyorlar. Ancak, bu hareket o
kadar yavaş oluyor ki, sadece hassas aletlerle ölçülebildiği
için biz hiç farketmiyoruz.
Ama,
yavaş da olsa bu plakalar hareket ederken birleştikleri
yerlerde sıkışmalar ve gerilmeler artınca, bir an geliyor ki
Yerkürenin kabuğu o yerde artık dayanamıyor ve çatlayıp
yarılıyor. Yüzeyde yaşayan bizler de bu sırada yarılmanın
büyüklüğüne göre az veya çok bir sarsılma yaşıyoruz.
Bazı durumlarda sadece sarsılmakla kalmıyoruz, bulunduğumuz
yerin topografik yapısı bile değişebiliyor. Bu sırada ise,
derme çatma yaptığımız binalar masum insanların üstüne yıkılıp
canlar alıyor. Yani, insanları aslında deprem değil ama çürük
inşaat yapan müteahhitler öldürüyorlar.
|
Bu
plakaların bitiştiği yerlerde, sürekli deprem olması kaçınılmaz
bir durum. Yandaki animasyonda, Yerküre üzerindeki büyük
depremleri kırmızı noktalar halinde görüyorsunuz. Bu suretle
oluşan çizgilerden, plakaların ne büyüklükte oldukları da
ortaya çıkıyor. Ülkemiz ise, bu plakaların en çok sıkıştırdığı
bir yerde konumlanmış. Dolayısıyla, gerilim arttıkça yeni
bir deprem olasılığı ile karşılaşıyoruz.
Depremlerin
bilimsel biçimde incelenebilmesinde büyük katkısı olan Ch. F.
Richter, 1934 yılında bir yöntem bulmuş. Sismograf denilen
aletle, deprem sırasındaki sarsıntıyı kaydettikten sonra, bu
veriye göre bir formülle depremin büyüklüğünü ölçmüş.
Sismograf, sarsıntıyı titreşim olarak kaydederken, aşağıdaki
resimde gördüğünüz gibi çizgi oluşuyor.
|
|
|
Burada
yatay doğrultu zaman ile ve dikey doğrultuda da sarsıntının büyüklüğüyle
ilgili bir gösterge.
Sarsıntı
yokken, zaman ilerledikçe sismograf yatay bir çizgi halinde kayıt
yapıyor. Sarsıntı başladığında, yatay çizgi dikine
enleniyor ve sarsıntının büyük olduğu sırada, dikine olan
anlık çizgiler de uzuyor. Sonra, sarsıntı biterken yine başlangıcındakine
benzer bir kayıt görüyorsunuz.
Daha
sonra, sismolojik araştırmalar ilerledikçe deprem ölçümlerine
ilişkin teknikler de geliştirildi.
|
Temelde,
amplitütün logaritmik değeri, S-P zaman farkından doğan
mesafe düzeltmesiyle, pratik olarak örneğin 3.2, 4.5, 7.6 gibi
bir rakam veriyor ki buna da Richter ölçeğine göre depremin
magnitütü veya büyüklüğü deniyor. Dolayısıyla, 3.5 ile
7.0 büyüklüğündeki iki deprem kıyaslandığında, aralarında
zannedildiği gibi iki değil ama üçbin kat fark oluyor. Günümüzde
yine Richter ölçeği kullanılmakta. Ancak, formülasyonlar
biraz farklı. Depremin fayda karşılıklı oluşan iç
torklardan meydana geldiği anlaşılınca, sismik moment kavramından
yola çıkarak, matematiğin yardımıyla daha verimli sonuçlar
alınmış oldu. Bugün, düzeltilmiş lokal Richter formülünden
(ML) ve Gutenberg'in P dalgasına göre (mb) ölçümlerinden
ziyade, Hanks ve Kanamori'nin moment (Mw), Choy ve Boatwright'in
enerji (Me), IASPEI'nin yüzey dalgası (Ms), Nuttli'nin Lg dalgasına
göre kütle dalgası (mbLg) magnitütleri kullanılmaktadır. Bir
de lokal olarak kullanılabilen süre veya coda yöntemi
vardır. Bistricsany'nin amplitütle fazla uğraşmadan S-P süresine
göre belirlediği bu basit yöntem (Md) her durumda kullanılır
olmasa da bizim Kandilli'de pek rağbet görüyor.
Depremin
türüne ve kayıt yapılan gözlemevinden uzaklığına göre, bu
formüllerden bazıları daha doğru sonuçlar verir. Örneğin,
50 kilometreden daha derinlerde oluşan bir enerji boşalmasında,
yüzey dalgası formülünü kullanmak abestir. Keza, Richter'in
formülü de büyük çaptaki veya 600 kilometreden daha uzaktaki
bir depremi ölçmeye yaramaz. Kütle dalgası formülü büyük
depremlerde anlamsız sonuçlar verir, ve saire.
Örneğin,
17 Ağustos 1999 depremiyle ilgili kesinlik kazanmış ölçümlerde,
mb=6.3, Md=6.7, Mw=7.5 (Harvard), Me=7.7, Ms=7.8 olarak bulunmuştur.
Depremin
büyüklüğünün ölçülmesinde bu gibi yöntemler kullanılırken,
yoğunluğunun belirlenmesinde daha farklı bir yöntem uygulanıyor.
İlk kez G. Mercalli tarafından 1902 yılında ortaya atıldığı
için, depremin yoğunluğu Mercalli ölçeğine göre belirlenir.
I-XII arasında romen rakamları ile verilen bu değer, genellikle
Richter öncesi depremlerin tahmininde kullanılmıştır. Depremin oluşturduğu
yıkımın şiddetine göre belirlendiği için, Mercalli değeri
bilimsel kesinlik taşımaz.
Mercalli
ölçeği daha sonra Canceni ve Sieberg'in yardımıyla yeniden düzenlendi
ve MCS ölçeği adını aldı. En son 1964 yılında Medvedev,
Sponhauer ve Karnik tarafından yenilendi ve böylece bugün
tarihsel depremler için kullanılan MSK ölçeği ortaya
çıktı.
|
|
İstanbul
ve Güneş Tutulmaları |
|
Tarih |
Saat |
Mag. |
Alt. |
|
Tarih |
Saat |
Mag. |
Alt. |
1900
Mayıs 28 |
18:15 |
67.3 |
11.4 |
1996
Ekim 12 |
18:00 |
50.5 |
04.9 |
1901
Kasım 11 |
07:51 |
72.5 |
11.0 |
1999
Ağustos 11 |
14:17 |
95.5 |
60.8 |
1905
Ağustos 30 |
15:49 |
71.2 |
31.1 |
2003
Mayıs 31 |
06:03 |
69.5 |
04.3 |
1912
Nisan 17 |
14:46 |
50.5 |
43.5 |
2006
Mart 29 |
13:58 |
88.7 |
51.2 |
1914
Ağustos 21 |
15:02 |
88.2 |
42.8 |
2011
Ocak 04 |
10:37 |
71.3 |
23.2 |
1917
Ocak 23 |
08:58 |
58.5 |
14.5 |
2027
Ağustos 02 |
12:39 |
66.6 |
66.1 |
1922
Mart 28 |
17:48 |
58.2 |
17.5 |
2030
Haziran 01 |
08:04 |
93.9 |
26.1 |
1927
Haziran 29 |
07:01 |
53.5 |
25.4 |
2037
Ocak 16 |
11:45 |
51.2 |
28.2 |
1933
Ağustos 21 |
06:01 |
69.6 |
07.4 |
2048
Haziran 11 |
16:19 |
69.9 |
34.9 |
1936
Haziran 19 |
05:54 |
99.0 |
13.6 |
2050
Kasım 14 |
16:34 |
54.8 |
01.7 |
1945
Temmuz 09 |
17:46 |
60.5 |
30.2 |
2053
Eylül 12 |
10:45 |
65.8 |
49.7 |
1952
Şubat 25 |
11:43 |
50.9 |
39.4 |
2059
Kasım 05 |
09:56 |
68.9 |
28.1 |
1954
Haziran 30 |
15:29 |
79.4 |
44.9 |
2060
Nisan 30 |
12:40 |
82.3 |
63.1 |
1961
Şubat 15 |
09:54 |
96.9 |
27.2 |
2075
Temmuz 13 |
06:28 |
76.7 |
17.9 |
1966
Mayıs 20 |
11:46 |
98.7 |
69.0 |
2076
Kasım 26 |
13:58 |
59.0 |
21.7 |
1968
Eylül 22 |
13:14 |
52.1 |
46.0 |
2081
Eylül 03 |
10:04 |
106.9 |
47.4 |
1976
Nisan 29 |
12:57 |
87.1 |
61.3 |
2088
Nisan 21 |
13:01 |
104.8 |
58.9 |
1981
Temmuz 31 (*) |
06:59 |
29.4 |
00.0 |
2093
Temmuz 23 |
15:32 |
87.9 |
42.9 |
|
Yukarıdaki listede, 1900-2100
arasında İstanbul'dan gözlemlenebilen
Güneş
tutulmalarından magnitütü %50 ve üzerinde olanlar bulunuyor.
1981 yılındaki tutulma, Güneş doğduğu sırada bitmekte
olduğundan magnitütü düşüktür. Ancak, Yerküre üzerindeki
merkez izdüşümü zaman eğrisinin İstanbul'a en kısa uzaklığı
8.4° olduğundan, bu
tutulmayı da listeye dahil ettim.
Depremlerin
Güneş tutulması sırasındaki lunisolar gravitasyonel çekim
gücü ile bir ilgisi bulunmadığına göre, burada incelenecek
faktörü sembolik bir parametreye bağlı olarak düşünmek
zorundayız. Diğer bir deyişle, konunun fizik bilimi çerçevesinde
nedensellik ilkesi açısından araştırılması sözkonusu değildir.
Zira, Güneş ile Ayın görünürde yakın olduğu durumlarda,
yani yeniay konumunda oluşan çekim alanı ile, gelgit olaylarına
benzer biçimde yer kabuğunda hareket meydana geldiğinden
deprem olduğunu iddia
etmenin bilimsel bir değeri bulunmadığı kesin biçimde kanıtlanmıştır.
Halk
arasında görülen, nisbeten az rastlanan iki bağımsız olay
arasında bir tür bağlantı olduğu inancının
irdelenmesinde, öncelikle magnitüt açısından Güneş
tutulmasının farkedilir olması ve depremin de psikolojik bakımdan
etkileyici olması gözönüne alınmalıdır. Zira, her sene en
az iki kez Güneş tutulması olduğunu ve sene boyunca da
binden fazla deprem olduğunu düşünürsek, halk inancına
dayalı bu konuyu başka türlü değerlendirmeye imkan yoktur.
Güneş
tutulmasının belirli bir yerdeki halk tarafından dikkati çekecek
boyutta olabilmesi için bazı ön koşulların varolması
gerekiyor: 1 - Tutulma yaklaşık birkaç saat sürdüğüne göre,
bu süre içinde tutulmanın sözkonusu yerden görülebilir
olması, yani tutulmanın en azından ufuk çizgisinin üstünde
olması gerekir. Bu bakımdan, astronomik bakımdan tam tutulma
bile olsa, ufuk çizgisinin altında kaldığı sürece bu
tutulmanın konumuz açısından önemi yoktur. Örneğin, Güneş
battıktan sonraki bir tutulmayı kimse farkedemez. 2 - Tutulmanın
sözkonusu yerden gözlemlenebilir olması halinde de, yine halk
tarafından dikkati çekecek oranda bir örtülmenin varlığı
gerekir. Bu da magnitütün büyüklüğüyle doğru orantılıdır.
Örneğin, Güneş kursunun az bir kısmının kısa süre içinde
örtülmesini kimse farketmez. 3 - Son olarak, tutulmanın farkına
varılabilmesi için elbette ki atmosfer koşullarının elverişli
olması gerekir. Örneğin, yoğun bulutlarla kaplı yağmurlu
bir kış gününde tutulma merkezinin izdüşümü sözkonusu
yerden geçse bile bu tutulmayı kimse farkedemez.
Bu
kriterler ışığında 1900-2100 arasındaki Güneş tutulmalarını
incelediğimizde, İstanbul (41°N-29°E) için ufuk çizgisi üstünde
kaldığı süre içinde magnitütü en az %50 olan 35 tutulma
olduğunu görürüz. Bunları, örtülmenin en fazla olduğu sıradaki
tarih, yerel saat, magnitüt ve altitüt değerleri ile yukarıdaki
listede sıraladım. Altitüt değeri (Alt.), Güneş kursunun
merkezinin ufuk çizgisinin ne kadar üstünde olduğunu yay
derecesi cinsinden gösteriyor. Magnitüt değeri (Mag.) ise
pratik olarak Güneş kursunun ne kadarının örtüldüğünü
yüzde olarak vermektedir. Aslında obskürasyondan farklı
olarak magnitüt, örtülen alanın oransal ölçümü ile
ilgilidir ve lunar perige noktasına yakın konumdaki tam
tutulmalarda, Ayın kursu Güneşin kursundan daha büyük olduğundan
- listedeki 2081 ve 2088 yıllarında olduğu gibi - %100'den
fazla çıkabilir. Üçüncü koşul ile ilgili bir araştırma
imkanım olmadı. Yani, bu listedeki tarihlerde İstanbul'da gökyüzünün
bulutlu olup olmadığını bilmiyorum.
Kıyaslamada
kolaylık için, listede değerleri farklı renkli kutularda
verdim. Magnitüt sütununda, maksimal örtülme oranı büyüdükçe
kırmızı rengin koyulaştığını görüyorsunuz. Altitüt sütununda
da bu sırada Güneş ufuk çizgisinden ne kadar yukarda olduğu
belirtildiğinden, şehir ortamında tutulmanın farkedilir
olabilmesine göre yeşil renk koyulaşmıştır. Saat sütünunda
ise, bu iki değerin bileşiminden, tutulmanın genel olarak
dikkati çekebildiği oranda mavi rengin koyulaştığını görüyorsunuz.
Tarih sütununda, tam (total) tutulma koyu sarı ile, halkalı
(annular) tutulma bir ton açığı ile, karışık (hybrid)
tutulma açık sarı ile ve parçalı (partial) tutulma beyaza
yakın renkte gösterilmiştir.
200
yıl içinde İstanbul'dakilerin dikkatini çekecek nitelikte 35
Güneş tutulması oluyorsa, basit bir orantı ile her 5
veya 6 yılda
bir kez etkili bir tutulma seyretme şansına sahibiz demektir.
Ancak, bu kadar sık aralıklarla yüreğimizi hoplatan, canlar
alan depremler de oldu mu acaba?
Eğer
1999'daki büyük depremden yaklaşık bir hafta önce izlediğimiz
Güneş tutulmasının bu depremin olacağına dair bir işaret(!)
özelliği taşıdığına inanıyorsak, o takdirde benzeri geçmiş
tutulmaların da en azından buna benzer depremleri haber vermiş
olması gerektini düşünebiliriz. Örtülme oranı ve
izlenebilir yükseklikte olma özelliklerine bakarsak, 1900 yılından
bu yana dikkatimizden kaçamayacak 20 Güneş tutulması görüldüğüne
göre, 105 yıl içinde bunlara eşlik eden hiç olmazsa beş kez güçlü biçimde
sarsıntı yaşamış olmalıyız! Aslında, istatistik olarak
sağlam bir kanıt için %50'nin üstünde isabet gerekir.
Ancak, karşılaştırma için 20 örneğin az sayılabileceğini
düşünerek, hiç olmazsa %25 gibi bir uygunluk görsek bile bu
bize yeter diyerek geniş çaplı bir araştırmaya başlayabiliriz.
Şimdi
de, son 105 yılda İstanbul semalarında halkın dikkatini
fazlasıyla çekecek
özellikte 20 Güneş tutulmasına karşın, bu süre içinde İstanbul'da
yaşayanları huzursuz etmiş kaç deprem olduğunu görelim:
|
|
İstanbul
ve Depremler |
|
Tarih |
Saat |
Enlem |
Boylam |
Mag. |
imp. |
Ktlg. |
|
Tarih |
Saat |
Enlem |
Boylam |
Mag. |
imp. |
Ktlg. |
1903.05.26 |
06:09 |
40°39' |
29°00' |
5.9 |
5.0 |
Diğer |
|
1967.08.06 |
14:09 |
41°00' |
28°48' |
4.4 |
4.1 |
KR |
1905.01.22 |
03:55 |
40°35' |
28°17' |
5.9 |
4.3 |
Diğer |
|
1985.09.14 |
15:23 |
40°43' |
29°06' |
4.8 |
4.2 |
Diğer |
1905.04.15 |
??:?? |
40°12' |
29°00' |
6.5 |
4.4 |
NOAA |
|
1986.10.26 |
04:49 |
40°47' |
28°59' |
4.8 |
4.3 |
Diğer |
1907.01.22 |
02:41 |
41°00' |
29°00' |
4.5 |
4.5 |
KR |
|
1991.02.12 |
09:55 |
40°47' |
28°56' |
5.0 |
4.5 |
Diğer |
1909.10.29 |
16:04 |
40°31' |
29°32' |
5.5 |
4.1 |
Diğer |
|
1991.02.12 |
09:55 |
40°49' |
28°53' |
5.0 |
4.5 |
NEIC |
1909.10.29 |
17:38 |
40°18' |
29°36' |
5.8 |
3.9 |
NOAA |
|
1991.02.12 |
09:55 |
40°48' |
28°49' |
4.8 |
4.3 |
KR |
1923.05.29 |
11:34 |
41°00' |
30°00' |
5.5 |
3.8 |
KR |
|
1991.03.03 |
08:39 |
40°38' |
29°00' |
4.6 |
3.8 |
KR |
1923.10.26 |
12:13 |
41°12' |
28°36' |
5.0 |
4.2 |
KR |
|
1999.08.17 |
00:02 |
40°45' |
29°52' |
7.8 |
5.6 |
NEIC |
1924.09.?? |
??:?? |
40°54' |
29°12' |
4.3 |
3.9 |
KR |
|
1999.08.17 |
00:02 |
40°45' |
29°52' |
7.7 |
5.5 |
ANSS |
1925.06.10 |
04:45 |
41°00' |
29°00' |
4.4 |
4.4 |
KR |
|
1999.08.17 |
00:02 |
40°46' |
29°58' |
7.4 |
5.1 |
KR |
1948.11.13 |
04:45 |
40°14' |
29°01' |
5.6 |
3.9 |
KR |
|
1999.08.17 |
05:55 |
40°47' |
29°03' |
4.3 |
3.9 |
KR |
1957.12.26 |
15:02 |
40°50' |
29°43' |
5.1 |
3.9 |
Diğer |
|
1999.08.18 |
00:45 |
40°49' |
29°05' |
4.3 |
3.9 |
KR |
1957.12.26 |
15:02 |
40°50' |
29°43' |
5.2 |
4.0 |
KR |
|
1999.08.19 |
15:18 |
40°37' |
29°08' |
5.2 |
4.3 |
NEIC,ANSS |
1963.09.18 |
16:58 |
40°54' |
29°12' |
6.4 |
5.8 |
ANSS |
|
1999.08.19 |
15:18 |
40°35' |
29°05' |
5.0 |
4.1 |
KR |
1963.09.18 |
16:58 |
40°46' |
29°07' |
6.3 |
5.6 |
KR,Diğer |
|
1999.09.09 |
01:32 |
40°43' |
29°08' |
5.0 |
4.3 |
NEIC,ANSS |
1963.09.24 |
02:11 |
40°50' |
28°53' |
4.8 |
4.4 |
Diğer |
|
1999.09.09 |
01:32 |
40°43' |
29°08' |
4.6 |
4.0 |
KR |
1963.09.24 |
02:11 |
40°50' |
28°54' |
4.8 |
4.4 |
KR |
|
1999.09.13 |
11:55 |
40°43' |
30°03' |
5.9 |
3.9 |
NEIC,ANSS |
1964.10.06 |
14:31 |
40°17' |
28°13' |
7.0 |
4.5 |
Diğer |
|
1999.09.13 |
11:55 |
40°46' |
30°06' |
5.8 |
3.8 |
KR |
1964.10.06 |
14:31 |
40°18' |
28°12' |
6.0 |
3.8 |
ANSS |
|
1999.09.29 |
00:13 |
40°44' |
29°21' |
5.2 |
4.3 |
NEIC,ANSS |
1964.10.06 |
14:31 |
40°18' |
28°12' |
7.0 |
4.5 |
NOAA |
|
1999.09.29 |
00:13 |
40°42' |
29°20' |
4.8 |
4.0 |
KR |
1964.10.06 |
14:31 |
40°18' |
28°14' |
7.0 |
4.5 |
KR |
|
1999.10.20 |
23:08 |
40°47' |
29°00' |
4.4 |
4.0 |
KR |
1967.07.22 |
16:56 |
40°42' |
30°42' |
7.3 |
3.9 |
NOAA |
|
2001.01.16 |
03:33 |
40°54' |
29°08' |
4.2 |
3.9 |
KR |
|
Yukarıdaki
listede, 1900-2004 (Eylül) arasında İstanbul ve yakın çevresinde
güçlü biçimde hissedilmiş depremlerin listesini görüyorsunuz.
Kaynak olarak, önce Kandilli Rasathanesi'nin web sitesindeki arşivde
bulduğum farklı formatlarda rastgele yazılmış elektronik
dosyaları düzenleyerek KR kataloğunu oluşturdum.
Sonra, USGS/NEIC-PDE,
NOAA, ANSS kataloglarını tarayarak, bu
kez M ≥ 5.00 olan
depremlerin listesini çıkardım. Ardından da, listede
"diğer" olarak belirtilen ve daha çok tarihsel bölümde
işime yarayan katalogları taradım. Bu verilere göre, merkezi İstanbul (41°N-29°E) olan
5°lik dairesel alanda vuku bulmuş, x yöntemine göre magnitütü
Mx ve coğrafî koordinatları (l,b)
olan depremlerden,
d
= sinl × sin41° + cosl
× cos41° × cos(29° - b)
, a = (5½ + 1) / 2 , i = Mx
/ ad || i ≥
[10 × (2 - a)]
olanları
dikkate aldım.
Böylece,
1900-2004 (Eylül) arasındaki 105 yıl içinde, İstanbul'u
etkilemiş 27 deprem tesbit edebildim. Listedeki (imp.) sütununda,
yukarıda belirttiğim i
parametresinin nümerik değerini görüyorsunuz. Listede peşpeşe
beyaz veya gri olan kolonlar, aynı depremin kataloglarda
farklı değerlerle verildiğini gösteriyor. Konumuz açısından
değerlendirerek, arası 24 saati geçmeyen depremleri de tek
bir deprem olarak saydım.
İlk
bakışta, bu 27 depremden sadece üçünün (1903,
1963 ve 1999), İstanbul
için tehlike arzedecek boyutlarda olduğu ve ilk ikisinde güneş
tutulması bulunmamasına karşın ikincisinde var olduğu görülüyor.
Şimdi isterseniz, bu 105 yıllık dönem içindeki 27 deprem
ile 20 güneş tutulmasını karşılaştıralım: |
20
Güneş
Tutulması ve 27 Deprem
|
Yukarıda
da belirttiğim gibi, Güneş veya Ay tutulmaları ile Yerkürede
oluşan depremler arasında nedensellik ilkesi açısından
bir bağlantı olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Burada ise, konuyu halk inancı çerçevesinde araştırıyoruz.
Etnolojik açıdan, inançların bilimsel olarak nedensellik
ilkesine uyması için illa ki sebep-sonuç arasındaki bağlantının
fiziksel veya kimyasal oarak kanıtlanması gerekmez. Örneğin,
sütün içine düşen bir sineği, tamamı süte girmeden çıkarıp
atarsanız, sütün temiz kaldığına inanılır. Yani,
sinekteki zararlı organizmaların böylece sütü kontamine
etmediği varsayılır. Gerekçesi de, sahih olmasa bile hadis
kitaplarının birinde bunun böyle olduğuna dair rivayet
bulunmasıdır. Hadislerde peygamber Hz. Muhammed'in sözleri
aktarıldığından, rivayetin de doğruluna inanılır.
Güneş
tutulmaları ile ilgili olarak da - Hz. Muhammed'in sözü
olmasa bile - eski din dışı kaynaklarda ve genellikle sözlü
olarak aktarılmış muhtelif rivayetler bulunmaktadır. Örneğin,
gökyüzünde kuyruklu yıldız (komet) görünmesi nasıl uğursuzluk
sayılırsa, Güneş tutulmaları da iyiye yorulmaz. Halk
inancına göre, bu gibi olağandışı sayılan göksel alâmetlerin
felaket habercisi olduğu zannedilir. Bu gibi boş inançların,
bilimsel yöntemle düşünme alışkanlığı olmayan, bilimsel
açıklamalarla aydınlatılamayan eski toplumlarda ortaya çıkmış
olduğunu biliyoruz. Ancak, modern çağda da bu imkanlardan
yoksun kalan toplumlarda, aynı inançlar varlığını sürdürmektedir.
Eşyanın
tabiatı gereğince, nedenini bilmediğiniz bir gök olayı
ile karşılaştıktan sonra, rastlantı eseri de olsa, eğer
deprem olur ve böylece yaşamınız etkilenirse, nasıl meydana
geldiğini bilemediğiniz bu depremi yine nasıl olduğunu
bilemediğiniz Güneş tutulmasına bağlayabilirsiniz. Buradaki
psikolojik dürtü, depremin can alıcı olması nedeniyle, bir
daha tekrarlanacak olursa yine önceden bilememekten dolayı
kayba uğrama kaygısıdır.
Ortadoğu'nun
kuzeyinde depremlere sık rastlanır. Nitekim, Güneş tutulmasının
depreme yol açabileceği inancı da bu bölgede yaygındır.
Yine ilginçtir ki, eski Japon kayıtlarından bu inancın ada
halkında da yaygın olduğunu görüyoruz. Zira, bildiğiniz
gibi, irili ufaklı adalardan oluşan Japonya, önemli bir fay
hattı üzerinde bulunmaktadır. Bu örnekleri Orta Amerika bölgesi
tarihinde de aynı biçimde bulabilirsiniz. Ancak, genel olarak
insan tabiatında istatistik yapma alışkanlığı bulunmadığından
- çünkü bu iş özel bir çalışmayı gerektirir - bir
kez dahi olsa bile, rastlantı sonucu iki bilinmeyen olay
birbirini izler ve ikincisi can yakarsa, bunlardan ilkinin
ikincisine neden olduğu veya haberci olduğu inancı kolaylıkla
yerleşebilir.
Şimdi
de bu yerleşik inancın gerçeklere ne denli uyduğunu görelim:
Yukarıda belirttiğim gibi, nedeni veya habercisi olduğunu
varsaydığımız ilk olay, yani Güneş tutulması ile İstanbul veya yakınından
göğe baktığımızda 105 yıl
içinde 20 kere karşılaşmışız. Yine bu 105 yıl içinde, İstanbul ve
yakın çevresinde oturanlar 27 kere deprem yüzünden güçlü
biçimde sarsılmışlar. Herhalde, ilk olarak "acaba
hayretle izlediğimiz 20 Güneş
tutulmasından kaçı bu 27 depremden birinin habercisi olabilmiş?"
diye bir soru gelecektir aklınıza. |
Sayılar
ve Gerçekler |
Önce,
mantıksal olarak, haberci veya neden olduğunu düşündüğümüz
Güneş tutulmasından bir süre sonra deprem olmuş mu,
diye bakalım. Bunun için de 1999 depremini örnek alıp 6 gün
gibi kısa bir süre değil ama, örneğin her depremden 30 gün
öncesine kadar listelerimizi karşılaştıralım.
Bu
suretle bulduğumuz sonuç oldukça ilginçtir: 27 depremden
sadece 1999 yılındaki peşpeşe gelen depremlerden önceki 30 gün içinde Güneş
tutulması izlenebildiğini görüyoruz. Yani, dikkati çeken 20 Güneş tutulmasından
sadece biri, bu kritere uyuyor!
Ama
yılmıyoruz ve bu kez süreyi altı katına çıkarıp, her
depremi 180 gün öncesine kadar Güneş tutulması görülmüş
mü diye araştırıyoruz. Fakat, sonuç yine değişmiyor:
105 yıl içinde, izlenebilir 20 Güneş tutulmasından sadece biri, bu
inancı destekliyor. Diğer 19 Güneş tutulmasından sonra, değil
30 gün içinde, 6 ay içinde bile önemli bir deprem olmamış!
Öyleyse,
şu aşamada kanıtlandığı kadarıyla rahatlıkla dile
getirebileceğimiz bir sonuç var: 105 yıl içinde,
izlenebilir 20 Güneş tutulmasından sadece birinden sonra önemli
bir deprem olduğuna göre, 2006 yılındaki tutulmadan sonra
etkili bir deprem olma olasılığı da 20'de 1 kadardır. Yani,
%5 olasılık vardır!
Ancak,
bu araştırmanın 105 yıl gibi kısa bir süreyi kapsadığı
söylenebilir. Ya 1900 öncesinde bu inancı destekleyen
durumlar peryodik olarak ortaya çıkmışsa ne olacak? Nitekim,
bazen öyle olaylarla karşılaşılır ki, bunların denk düşme
hali örneğin ikiyüz yılda bir dört-beş defa tekrarlanan
niteliktedir. Bu konuda da, "belki benzeri bir peryot vardır
ve 1999 vakası bunların ilki olabilir" diye düşünebiliriz.
O takdirde, şimdi de sıra 1900 öncesi depremler ve Güneş
tutulmalarına geliyor. |
|
1900
Öncesi Depremler |
 |
İstanbul'u
etkilemiş 1900 öncesi depremler için, Kandilli
Rasathanesi web sitesi arşivi ve USGS/NOAA kataloğu verileri
yetersizdir. Bu bölümde ayrıca Ergin'in "Türkiye deprem kataloğu"
(1967), Alsan'ın "Türkiye deprem kataloğu" (1975),
Soysal'ın "Türkiye deprem kataloğu" (1981)
ve Ambraseys'in "Marmara deprem kataloğu" (1992)
taranarak, yukarıda belirttiğim kriterlere uygun olanlar alınmıştır.
Kriterlere
uygun 165 deprem tespit edebildim. Sayısal çokluğu sebebiyle,
bunları liste halinde makale içine almadım. İlgilenenler,
tam listeyi burada
bulabilirler. Kataloglarda MSK (Medvedev-Sponhauer-Karnik) ölçeğinde
verilen I0 değerleri, M
= 0.659 × I0 + 0.93 formulüne göre çevrilmiştir.
Bu listenin
eksik
olduğu kuşkusuzdur. Ancak, tarihsel depremler hakkında sağlıklı
bilgi veren başka katalog bulamadım.
|
Kandilli arşivinde
ve diğer kataloglarda 553 yılında
gösterilen deprem ile NOAA kataloğundaki 555 yılındaki
deprem muhtemelen aynıdır ve kaynakların birinde kayıt
hatası olabilir. Keza, NOAA kataloğundaki 28 Şubat 1855 ve 19
Nisan 1878 tarihli iki kayıt ile bu tarihlerdeki diğer katalog
kayıtları arasında, coğrafi koordinatlar açısından küçük
farklar bulunmaktadır. Bu farkların da desimal hatasından
kaynaklandığını düşünüyorum. Dolayısıyla, 1-1900
arasında tespit edilebilen 162 deprem olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, tutulmalarla karşılaştırma sırasında
bunları ayrı depremler gibi ele aldım.
Bu
arada, Kandilli arşivindeki ve yukarıda adı geçen diğer
kataloglardaki tarihlerde bazı yanlışlıklar
olduğunu gördüm: Örneğin, ilgili literatüre bakıldığında,
447 depreminin 8 Aralık yerine 6 Kasım'da olması mümkün. 26
Şubat 1430'da İstanbul'u sarsan bir deprem olmuş, ama
kataloglarda hiç rastlamadım. 1509 depreminin 14 değil ama 10 Eylül'de
vuku bulmuş olması olasılığı çok kuvvetli.
1659 depremi de 6 değil ama 17 Şubat'ta olmuş. Bunun gibi
daha başka tarih hataları da var. Kataloglarda gün ve ay
belirtilmeden verilen 1507 ve 1508 depremleri, aslında 1509
depreminin daha sonraki tarihsel belgelerde yanlış tarihle
verilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Günü ve ayı belirtilmemiş 1532
depremi, muhtemelen 21 Ekim 1532 tarihinde Çatladıkapı'da yıkıma
yol açan depremdir. 19 Ağustos 1642 tarihli depremin büyüklüğü
ise oldukça abartılı görünüyor. 28 Haziran 1648 depremi
muhtemelen 21 Haziran'da olmuştur. Süleymaniye Camii'nin
tahrib olduğu 1659 depremi, 6 Şubat'ta değil ama 17 Şubat'ta
ikindi ezanına doğru vuku bulmuştur. 1698 depremi 10
Temmuz'da olmuş olabilir. 1725 depremi, Kâtip Çelebi'ye göre
1137 Zilkâde ayında olduğuna göre, 12 Temmuz - 10 Ağustos
arasındadır. Keza, 1729 depremi de aynı kaynağa göre Şubat
ayına rastlar. 1737 depremi, Şubat sonu ve Mart başındaki şiddetli
sarsıntılardan biri olsa gerek. 1763 depremi 3 Eylül'de değil
ama 3 Ekim'de olmuş. Kataloglarda 13 Kasım 1766 olarak gösterilen
depreme karşın, Selimiye Camii'nin zeminini çatlatan deprem 9
Kasım 1766 günü sabah beş buçukta olmuş. Ardından da 23
Kasım sabahı saat altı civarında yine aynı şiddette bir
deprem yaşanmış. 20 Şubat 1769 depremi sabah saat 8-9 civarında
ve iki kez üstüste olmuş. 30 Nisan 1772 depremi öğleye doğru
saat 11 sularında olmuş. 1783 depremi de yanlış, 31 Mayıs
akşamı yaklaşık saat 22:15'de olmuş. Ayrıca, meşhur 1894
depreminin 10 Temmuz'da ve saat 12:30 sularında vaki olduğu ve
şiddetinin 9 civarında olduğu kabul edilmekle birlikte, Türkiye
kataloglarında bunun 29 Haziran ve 6 şiddetinde gösterilmesi
de ilginçtir.
Her
ne sebeptense, deprem kataloglarında daha böyle bir sürü
yanlışlıklar var. Özellikle, Hicrî veya Rumî tarihlerin
Milâdîye çevrilmesindeki özensizlikler pek yaygın. Ancak, yayınlanmış kataloglar olduğuna
göre, bunların kritiği için ayrı bir araştırma gerekir.
Buradaki listeyi hazırlarken, katalog verilerini aynen aldım. 1900
öncesi ve sonrası depremleri astrolojik açıdan incelemek
isteyenler, uygun formattaki elektronik
dosyayı burada bulabilirler.
Tarihsel
depremlerle ilgili veriler ölçümsel değildir. Olayı
yaşayanların veya duyanların tuttukları kayıtlara bakılarak,
bu anlatımlara göre yapılan tahminlerle listeler hazırlanmıştır.
Dolayısıyla, bu listedeki tarihsel verilerin hepsinin yaklaşık olduğu
unutulmamalıdır. Ancak, bizi daha çok İstanbul yakınında
olan büyük bir depremin tarihi ilgilendirdiğinden, deprem
olasılığına ilişkin modelleme yapmadığımıza göre buradaki
veriler yeterli sayılır. Ay ve günü belirtilmeyen
depremler için, yıl boyunca
depremin herhangi bir günde vuku bulmuş olabileceğini
varsayarak tutulmalarla karşılaştırmayı uygun buldum.
Tarihsel
Güneş tutulmalarına gelince:
1900
yıl boyunca, yukarıda belirttiğim kriterlere göre, İstanbul'dan
izlenebilen Güneş tutulmaları listesini burada veremiyorum.
Zira hem çok uzundur hem de deprem listesi eksik olduğuna göre
pek bir anlam taşımaz. Sadece, sayı olarak belirtmekte fayda
vardır: 1 - 1900 arasında, kriterlere uygun 331 Güneş
tutulması olmuştur. Bunların içinde, 181 tam/halkalı tutulmanın tutulma merkezinin İstanbul'a en kısa
uzaklığı 10°nin altındadır.
Tarihsel
Güneş tutulmalarında, coğrafi koordinatlara göre umbra
limitlerinin, verteksin, tutulma merkezinin, altitütün, v.s.
hesaplanmasında herhangi bir zorluk yoktur. Kompüterize hesap
sonuçları, özellikle bu araştırmanın çerçevesi açısından
gereğinden fazla kesinlik taşıdığından, tutulmalarla
ilgili listede depremlerde olduğu gibi belirsizlik
bulunmaz. |
Yine
Sayılar
ve Gerçekler |
1900
öncesi depremler listesine göre Güneş tutulmalarını
incelediğimizde, listemizdeki bilinen 165 depremden, 180 gün
öncesi ve 30
gün sonrasına kadar
izlenebilirlik kriterine uyan tutulmaların listesini aşağıda
görüyorsunuz. Kataloglardaki deprem tarihlerinin hatalı
olabileceğini düşünerek, +30 günlük tolerans verdim: |
Tutulma
Tarihi |
Saat |
Mag. |
Alt. |
|
Kataloglardaki Deprem
Tarihi ve Aradaki Fark |
0029 Kasım
24 |
10:49 |
98 |
27 |
|
0029 Kasım
24 |
0 gün |
0212 Ağustos
14 |
07:44 |
90 |
28 |
|
0212 ? ? |
-226
ile +139 gün arasında |
0393 Kasım
20 |
12:35 |
99 |
28 |
|
0394 ? ? |
-406
ile -42 gün arasında |
0402 Kasım
11 |
10:50 |
50 |
29 |
|
0403 ? ? |
-415
ile -51 gün arasında |
0408 Şubat
13 |
07:05 |
50 |
00 |
|
0408 Temmuz
05 |
-143 gün |
0433 Eylül
29 |
13:12 |
80 |
43 |
|
0434 ? ? |
-458
ile -94 gün arasında |
0447 Aralık
23 |
16:42 |
50 |
00 |
|
0447 Aralık
08 |
+15 gün |
0487 Kasım
01 |
13:42 |
75 |
28 |
|
0488 ? ? |
-426
ile -61 gün arasında |
0549
Temmuz 10 |
19:25 |
70 |
01 |
|
0549
? ? |
-174
ile +190 gün arasında |
|
0550 ? ? |
-539
ile -175 gün arasında |
0550 Kasım
24 |
10:40 |
95 |
26 |
|
0550 ? ? |
-37
ile +327 gün arasında |
0601 Mart 10 |
10:26 |
82 |
39 |
|
0601 Nisan 20 |
-41 gün |
0840 Mayıs
05 |
15:27 |
91 |
40 |
|
0840 ? ? |
-240
ile +125 gün arasında |
1086 Şubat
16 |
16:27 |
100 |
14 |
|
1086 ? ? |
-318
ile +46 gün arasında |
1331 Kasım
30 |
08:26 |
50 |
10 |
|
1332 Şubat
12 |
-74 gün |
1344 Ekim 07 |
06:32 |
107 |
02 |
|
1344 Eylül
23 |
+14 gün |
1488 Temmuz
09 |
06:48 |
56 |
21 |
|
1489 Ocak 06 |
-181 gün |
1556 Kasım
02 |
07:30 |
60 |
06 |
|
1557 Nisan 30 |
-179 gün |
1633 Nisan 08 |
18:23 |
69 |
02 |
|
1633 Temmuz
30 |
-113 gün |
1719 Şubat
19 |
07:58 |
58 |
11 |
|
1719
Mart 06
|
-15
gün
|
|
1719 Mayıs
25 |
-95 gün |
1803 Ağustos
17 |
09:06 |
50 |
42 |
|
1803 Ağustos
15 |
+2 gün |
1870 Aralık
22 |
15:19 |
99 |
11 |
|
1870 Aralık
10 |
+12 gün |
|
Listede
21 Güneş tutulması ve bunlara tesadüf eden 22 deprem yer
alıyor. Ancak, bu 22 depremden 9 tanesinin sadece yılı
belli olduğundan, ilgili 9 tutulmanın altı aylık
kritere uygun olup olmadığı veya depremden sonra mı görüldüğü
belli değil. Yine listedeki 4 tutulmanın ilgili 4 depremden
sonra izlendiğini anlıyoruz. Bu deprem tarihlerinde belki hata
vardır düşüncesiyle bunları da listeye aldım. Geriye
sadece 9 deprem ve bunlardan önce vuku bulmuş 8
tutulma kalıyor. Listede bu tutulmaları beyaz kutu içinde
gösterdim. Listenin ortasında yer alan renk skalasında,
kriterlere uygunluk açısından kırmızıdan koyu maviye doğru
bir düzenleme yaptım. Açık yeşil ise deprem ardından
izlenen tutulmalar için.
Doğruluk
payını anlamak için, bu tarihsel depremlerin kayıtlarıyla
ilgili bazı örnekler de vermek gerekir. Örneğin, 29, 447 ve 1344 yıllarına ait tutulmalar ile aynı günlerde
yaşandığı idda edilen depremlerin hangi kaynaktan alındığına
da dikkat etmek gerekiyor. Geçmişe baktığımızda, 29
depreminin Tiberius'un Capri adasına çekilip ülkeyi
Seianus'un acımasızlığına bıraktığı sırada, Roma İmparatorluğu
hakimiyeti altında iken, 447 depreminin de Doğu Roma İmparatoru
Theodosius'un dışta Attila yönetimindeki Hun akınlarıyla ve
içte de din çekişmeleriyle iyice bunaldığı bir sırada, çalkantılı
bir dönemde meydana geldiğini görüyoruz. Nitekim, bazı
yerlerde de 447 depreminin 6 Kasım'da yaşandığı
belirtilmektedir. Yani, bu sırada tutulan kayıtların
ne derece güvenilir olduğu belli değil. 1344 depreminde ise,
Bizans'ın başındaki İmparatoriçe Anna, bir yandan Trakya'da
Kantakuzenos'un diğer yandan da Anadolu'da Umur Bey'in sonu
gelmez saldırılarıyla perişan olmuş bir haldeydi. Bu sırada
tutulan az sayıdaki kayıtların da pek sağlıklı olduğu söylenemez.
Örnek olarak gösterdiğim bu
üç depremin tarihleri, büyük bir olasılıkla daha sonraki dönemlerde
ve önemli bir olay sayılan Güneş tutulmasına atfen verilmiş
olabilir.
Diğer
yandan, örneğin Osmanlı
İmparatorluğu dönemindeki 25 Mayıs 1719 tarihli
deprem kayıtları ise kesindir. 5/6 Recep 1131 yılında sabaha
karşı ezan vaktinde İzmit körfezinde vuku bulmuş. Birçok
yerde olduğu gibi, özellikle Nusretnâme'de ve Târih-i Râşid'de
detaylı olarak anlatılmıştır. Bu deprem ile 280 yıl
sonraki 1999 depremi arasında çarpıcı benzerlikler vardır.
Aynı yıl 6 Mart günü yaşanan deprem ise, aslında iki buçuk
ay sonraki büyük depremin habercisi niteliğindedir.
Bu
durumda, günü ve ayı belli olmayanların da kriterlere uyduğunu
varsaysak, hattâ depremden sonra bir ay içinde izlenen
tutulmaları da hesaba dahil etsek bile, tarihleme hataları
gibi bahanelerle 162 deprem içinde sadece 22'sinden önce güneş
tutulması görülmüş olabileceğini iddia edebiliriz. Bu da
bize en toleranslı olasılığın bile %14 oranının üzerine
çıkamadığını gösterir. Aslında, kritere uyan
sadece 9 deprem vardır, yani olasılık %6 sınırında
kalmıştır. Kesin tarihi belli olmayan 9 depremden yarısının
kritere uyabilir olduğunu varsaysak, olasılık ancak %8 sınırına
kadar ulaşabilir.
Dolayısıyla,
162 tarihsel deprem içinde, aslında sadece dokuzunun
- üstelik uzun bir zaman aralığında - Güneş tutulmasıyla eşzamanlı
olduğunu görüyoruz. Yani, sadece %6 isabet. Eski kayıtlarda
hatalar olduğunu öne sürerek, bunları varsayımı doğrulamak
için maksatlı kullansak dahi, izlenebilir Güneş tutulmasından
sonraki altı ay ve önceki bir ay içinde meydana geldiği varsayılan
22 depremle birlikte, elde edebileceğimiz abartılı olasılık
bile sadece %14 olarak kalır.
Kısa
aralıklı deprem çiftleriyle ilgili bir
peryot olup olmadığına baktığımızda, bu listeye göre
en çok 20 yıllık aralıkları olan sadece dört dizi görürüz: İlki,
394-403-408 yıllarını kapsıyor. Ancak, 394 ve 403 yılları
belirsizlik taşımaktadır. İkincisi, 434-447 yıllarını
kapsar. Bunların da biri belirsizdir. Üçüncüsü, 549-550 yıllarını
kapsar ama her iki tarih de belirsizdir. Geriye sadece 1332-1344
yılları kalıyor. Ama, bunlardan da biri Güneş tutulmasından
öncedir. Yine de bunu güvenilir bir nokta olarak alırsak,
1999 yılına izafeten lineer olarak 1332'deki depremden 667.5 yıl
önce, 664 yılında
ve hemen sonrasında bir deprem çifti bulmamız gerekecektir.
Ama, listemize göre böyle bir olasılık bulunmadığını anlıyoruz.
Buna en yakın olan, belirsiz de olsa, 549-550 çiftidir ve
beklenenden 115 yıl öncedir. Bu sapmayı dizi karakterinin
parabolik olduğuna yorabiliriz ve hattâ bir önceki en yakın
tarih olan 29 yılı depreminin unutulmuş ikizi bulunduğunu öne
sürmek suretiyle,
peryodun 520, 783, 667.5 gibi değişken aralıkları olduğunu
da savunabiliriz. Ancak, dizi karakterinin parabolik olması
halinde,
Dt
= a × n2 + b × n + c || n e
C → a =
-189.25 b = +830.75 c = -121.5
gereğince,
1999 depreminden sonra 2173 yılını, ama 29 depreminden önce
ise 151 yılını göstereceğinden bu peryotta beklenen
sekansın olmadığı görülür. Tek bir örneğe bakarak,
1332-1344
deprem çiftini kabullenirsek, bu kez de yapacağımız
analojinin fazla spekülatif olması sebebiyle bilimsel bir
anlamı kalmayacaktır.
Diğer
yandan, 1-2004 (Eylül) arasında toplam sayısı belli
351 tutulma ve toplam sayısı eksik 189 deprem tesbit
edilebildiğine göre, 2004 yılı içeren kesin bir
istatistik değere ulaşamayacağımız anlaşılıyor. Ancak -
kısmî de olsa - bu sonuca göre yaklaşık bir tahminde
bulunmak yine de mümkündür. İzlenebilir Güneş tutulmasından
sonraki altı ay içinde güçlü bir deprem olması olasılığı,
ilk bölümdeki (1900-2004) verilere göre kesindir ve
1/20 (%5) oranındadır. İkinci bölümde (1-1899)
ise bu oran kesin değildir; en abartılı biçimde 21/331 (%6)
ve kriter çerçevesinde 8/331 (%2) kadardır. Dolayısıyla,
2004 yıllık bir dönem içinde - kesin olmamakla birlikte
- bu oranın 22/351 (%6) ile 9/351 (%3) kadar olduğu
söylenebilir. Diğer bir deyişle, olay sadece rastlantıdan
ibarettir.
Hernekadar
tarihsel depremlerin tam sayısı belli değilse de, tesbit
edilebilenlerle dahi ilk bölümdeki orana benzer sonuç çıktığına
göre, bununla yetinebiliriz. Zira, iddiayı destekleyecek %50
gibi bir oranla karşılaşabilmemiz için, izlenebilir 351
tutulmanın 176'sından sonra büyük bir deprem kaydına
rastlamak gerekmektedir. 2004 yıl içinde, bunlardan sadece
10 tanesi tesbit edilebildiğine göre, geriye kalan 166
büyük depremin hafızalardan silinip kaydedilmediğini
varsaymak gerekir ki, bunun pek de mantıklı olacağı söylenemez.
İkinci bölümde ele alınan 162 depremden, listedeki 22'sinin
de uygun sayılacağını iddia eden birisi olsa bile, bu iddiayı
kanıtlamak için geriye kalan en az 153 büyük depremin tümünün
de unutulduğu için kaydına rastlanmadığını öne sürmek
zorunda kalacaktır ki bunu da kimse ciddiye almaz.
Kısacası,
olayın sadece bir rastlantıdan ibaret olduğu ve Güneş
tutulmasının deprem habercisi sayılacağını iddia etmenin
bilimsel hiçbir dayanağı bulunmadığı görülmüştür.
|
|
Başka
Olasılıklar ve Sonuç |
|
Bu
araştırmanın olumsuz sonuç vermesine rağmen, sadece "tutulma
merkezi yine Türkiye'den geçeceği için" tekrardan
deprem olacağını düşünenler de bulunabilir. Bu yaklaşımdaki
mantığı anlamak pek mümkün olmasa bile, sayın uzman
vatandaşımızın açıklamasında bu pek bilimsel(!) ifadeye
yer verildiğine göre bir anlamı vardır mutlaka. Yukarıdaki
animasyonlarda gördüğünüz gibi, 1999 ve 2006 Güneş
tutulmalarının merkez eğrisi ülkemiz topraklarından geçiyor.
Tutulma
merkezi eğrisinin teğet noktasının İstanbul'a mesafesi
10° ve altında olan Güneş tutulmalarının sayısı,
1900 yılından bu yana 10'dur ve bunların hepsi
listemizde bulunmaktadır. Açısal uzaklık değeriyle
birlikte; 1901 (8.4°), 1914 (6.9°), 1933 (9.5°), 1936 (1.0°),
1954 (9.1°), 1961 (3.2°), 1966 (0.5°), 1976 (3.9°), 1981
(8.4°) ve 1999 (1.3°) tutulmaları bu kritere uymaktadır.
Ancak, bu kritere uysalar bile, 1999 yılındaki tutulma dışında
hiçbirinden sonra güçlü bir deprem olmadığını biliyoruz.
Diyelim ki, sadece 1999 yılındaki tutulma gibi merkezi yakın
olanlar önemli sayılsın. O takdirde, 1936 ve 1966 yıllarındaki
tutulma merkezleri İstanbul'a 1999 yılındakinden daha da yakın
olduğu halde, bu yıllarda İstanbul'u etkileyen güçlü bir deprem olmayışını
nasıl açıklayacağız! Keza, 2006 yılındaki tutulma merkezinin İstanbul'a
en yakın olduğu sırada açısal uzaklık 4.5° olacaktır.
Bu uzaklığı yeterli sayarsak, 1936 ve 1966 yıllarından başka
bir de 1961 ve 1976 yılında da deprem olması gerekmez
miydi? Bu zihniyete inanırsak, 2030 yılındaki tutulma merkezi
İstanbul'un tam üstünden geçeceğine göre (0.1°), herhalde
şehir yer ile yeksan olacak demektir!
Tutulma
sırasındaki örtülme oranının fazlalığı ve tutulmanın
ufkun ne kadar üstünde görüldüğü gibi başka
kriterlerin de önem taşıdığı iddia edilebilir. Bu
maksatla hazırladığım Güneş tutulmaları listesindeki renk
farklılıklarıyla daha kolay görebileceğiniz gibi, 1999
tutulmasına çok benzeyen başka tutulmalar da vardır.
Örneğin, 20 Mayıs 1966 öğle vakti göğün ortasında
güneşin tamamen kapandığına bizzat ben de şahit oldum.
Zira o sırada yeni makinamla Üsküdar'daki konağın bahçesinden
ilk tutulma fotoğraflarımı çekme heyecanı içindeydim. Ama,
daha sonraki günlerde İstanbul yakınında deprem olduğunu hiç
hissetmedik. Daha
sonraki aylarda da. Kanımca, 2006 yılında da aynısı olacak
ve ardından da sayın uzman vatandaşımız umursamaz bir edâ ile "ben
öyle dememiştim, sözlerim yanlış anlaşılmış"
diyecek.
Kısacası,
adamın biri Güneş tutulmasını bahane edip "benzeri
deprem 2006 yılında olacak" dedi diye hiç canınızı sıkmayın.
Zira, İstanbul'u etkileyecek olası büyük depremin Güneş
tutulmasıyla hiçbir ilişkisi yok ve ne zaman olacağını
da hiç kimsenin önceden kesinlikle bilmesine olanak yok.
Ancak, acı bir gerçek var: Bu yıkıcı depremin önümüzdeki
on sene içinde gerçekleşme olasılığı çok yüksek. Güneş
tutulması olsa da olmasa da, bu depremin şu andan itibaren on
sene içinde herhangi bir günde bizi kötü sarsacağı kuşkusuz.
Depremi önleyemeyiz. Ama, unutmayalım ki deprem sonrası yaşanacak
acıların büyüklüğü, deprem öncesinde toplumsal açıdan
ne denli boşvermiş olduğumuza bağlı.
|
|
Haluk Akçam 2004
Copyright
© 2004 Haluk Akçam - Bu sitede yer alan her türlü yazı, resim, grafik,
program ve bilginin telif hakkı MİSKET yazılım ve danışmanlık Ltd.Şti.ne
aittir.
|